Bazen kendimi müslüman mahallesinde salyangoz satıyor gibi hissediyorum. Herkes kendi doğrularına tutunup o doğrularının değişmezliğine inanarak yaşamını sürdürüyor.
Zaman zaman ben ne yapıyorum, neyi savunuyorum diye sorguladığım oluyor.Kendi çabalarımla ilgili en doğru tanımlama herhalde formların dünyasında formsuzluğu, yargısızlığı, beklentisizliği ve en önemlisi de farkındalıklı yaşamı savunmak diye düşünüyorum.
Kendi yolculuğumda bunların farkındalığına varıp ” Evreka, evreka” diye bağırdığımda herkesin bunları görmesi gerektiğine dair bir sanrıya kapılmıştım. Herkes bunları duymalıydı, herkes bu bakışın özgürleştiriciliğini deneyimlemeliydi. Önüme gelen herkese
“Bak kardeşim, yaşam yolun seni yanlışa götürüyor, kendi tutsaklıklarını kendin oluşturup içinde debelenip duruyorsun.. Çıkış içinse şunları…bunları yapmalısın…” demeye çalışıyordum.
Hele bir de kulak kabartıp, dinler gibi olduğunda demeyin keyfime. Bir kişiye daha bildiklerimi aktardım, bir kişiye daha ulaşabildim diyor ve geceleri yüzümde bir gülümseme ile yatıyordum.
Tabii ki sonra gerçek ile yüzleşince bunun bu yola çıkan herkesin geçirmesi gereken bir entegrasyon süreci olduğunu büyük bir şaşkınlıkla farkettim. Karşımdaki herkesin aslında kendime ait yüzler olduğunu ve aslında kendimi ikna etmek için insanlara kendi şüphelerimi sordurttuğumu artık biliyorum. Ne zaman ki aldığım, okuduğum, öğrendiğim bilgileri yaşamıma adapte ettim, işte o zaman anladım ki herkesin kendine ait bir yolculuğu var ve herkes benim geçtiğim yollardan yürümek , benim bildiklerimi öğrenmek zorunda değil.
Bu geçirdiğim aşamaya da spiritüel ego deniyor. Ben bütün bilgeliğe sahibim, artık oldum, herkese içimdeki ışığı yansıtmalı ve herkesin hayatlarına dokunup etkilemeliyim saçmalığının körlüğü.
Ne yazık ki etrafımızda yüzlercesi beliren yaşam danışmanları, herkes aynı ünvanı aldığı için danışan bulamayan kişisel gelişim koçları, gurular bu kadar gelişmişliklerine?? rağmen bu körlüğün ardından yaşama bakmayı seçiyorlar. Daha da acısı kendi filtrelerinin sarhoşluğu içinde böyle olduklarını bilemeden.
Ben ne mi yaptım? Şükürler olsun ki bu hastalığımı tedavi edebildim.
Artık kişilere sadece istedikleri zaman yardım edebileceğimi biliyorum.
Her ruhun ayrı bir ajandası, ayrı bir yolculuğu olduğunu ve karşısına çıkan deneyimlerin içinden geçerken hediyesini kendisinin buması gerektiğini biliyorum.
Her geldiğim aşamanın daha da iyisinin bulunduğunu biliyorum.
Oldum demenin aslında öldüm demek olduğunu biliyorum.
Tek bir doğru olmadığını herkesin kendisine ait doğruları olabileceğini biliyorum.
Hayatta sadece beyazlar ve siyahların değil grilerin de olduğunu biliyorum.
Bilginin sözlerde değil sessizlikte saklı olduğunu biliyorum.
En önemlisi de herkesin içinde aynı değerde ve aynı yücelikte birer muhteşem parça barındırdığını görebiliyorum.
Sevgiyle kalın
Erkan
Zaman zaman ben ne yapıyorum, neyi savunuyorum diye sorguladığım oluyor.Kendi çabalarımla ilgili en doğru tanımlama herhalde formların dünyasında formsuzluğu, yargısızlığı, beklentisizliği ve en önemlisi de farkındalıklı yaşamı savunmak diye düşünüyorum.
Kendi yolculuğumda bunların farkındalığına varıp ” Evreka, evreka” diye bağırdığımda herkesin bunları görmesi gerektiğine dair bir sanrıya kapılmıştım. Herkes bunları duymalıydı, herkes bu bakışın özgürleştiriciliğini deneyimlemeliydi. Önüme gelen herkese
“Bak kardeşim, yaşam yolun seni yanlışa götürüyor, kendi tutsaklıklarını kendin oluşturup içinde debelenip duruyorsun.. Çıkış içinse şunları…bunları yapmalısın…” demeye çalışıyordum.
Hele bir de kulak kabartıp, dinler gibi olduğunda demeyin keyfime. Bir kişiye daha bildiklerimi aktardım, bir kişiye daha ulaşabildim diyor ve geceleri yüzümde bir gülümseme ile yatıyordum.
Tabii ki sonra gerçek ile yüzleşince bunun bu yola çıkan herkesin geçirmesi gereken bir entegrasyon süreci olduğunu büyük bir şaşkınlıkla farkettim. Karşımdaki herkesin aslında kendime ait yüzler olduğunu ve aslında kendimi ikna etmek için insanlara kendi şüphelerimi sordurttuğumu artık biliyorum. Ne zaman ki aldığım, okuduğum, öğrendiğim bilgileri yaşamıma adapte ettim, işte o zaman anladım ki herkesin kendine ait bir yolculuğu var ve herkes benim geçtiğim yollardan yürümek , benim bildiklerimi öğrenmek zorunda değil.
Bu geçirdiğim aşamaya da spiritüel ego deniyor. Ben bütün bilgeliğe sahibim, artık oldum, herkese içimdeki ışığı yansıtmalı ve herkesin hayatlarına dokunup etkilemeliyim saçmalığının körlüğü.
Ne yazık ki etrafımızda yüzlercesi beliren yaşam danışmanları, herkes aynı ünvanı aldığı için danışan bulamayan kişisel gelişim koçları, gurular bu kadar gelişmişliklerine?? rağmen bu körlüğün ardından yaşama bakmayı seçiyorlar. Daha da acısı kendi filtrelerinin sarhoşluğu içinde böyle olduklarını bilemeden.
Ben ne mi yaptım? Şükürler olsun ki bu hastalığımı tedavi edebildim.
Artık kişilere sadece istedikleri zaman yardım edebileceğimi biliyorum.
Her ruhun ayrı bir ajandası, ayrı bir yolculuğu olduğunu ve karşısına çıkan deneyimlerin içinden geçerken hediyesini kendisinin buması gerektiğini biliyorum.
Her geldiğim aşamanın daha da iyisinin bulunduğunu biliyorum.
Oldum demenin aslında öldüm demek olduğunu biliyorum.
Tek bir doğru olmadığını herkesin kendisine ait doğruları olabileceğini biliyorum.
Hayatta sadece beyazlar ve siyahların değil grilerin de olduğunu biliyorum.
Bilginin sözlerde değil sessizlikte saklı olduğunu biliyorum.
En önemlisi de herkesin içinde aynı değerde ve aynı yücelikte birer muhteşem parça barındırdığını görebiliyorum.
Sevgiyle kalın
Erkan